Engel Biziz Derneği, Burhaniye sokaklarında oradan oraya hiç yılmadan dolaşan, sivil toplum kuruluşlarında da aktif olan bir konuğumuz var bu haftaki söyleşimizde. Sevgili Baise Zeybek.

“Ya sen evinde otursana! Dışarıda ne işin var?”

Burhaniye sokaklarında oradan oraya hiç yılmadan dolaşan, sivil toplum kuruluşlarında da aktif olan bir konuğumuz var bu haftaki söyleşimizde. Sevgili Baise Zeybek.

Biz sizi ilk panelimizde tanıdık. Sorduğunuz sorular, engelliğe dair farkındalığınız tüm katılımcılarımız için de oldukça etkili olmuştu. Şanslıyız ki bizlere bugün evinizin kapısını açtınız ve sizi daha yakından tanımamız için sorularımızı yanıtlamaya gönüllü oldunuz.

Evet kimdir Baise Zeybek? Bizlere biraz kendinizden bahseder misiniz?

Ben Burhaniye’de oturuyorum. Doğuştan Serebral Palsi rahatsızlığım var. Kız kardeşim ve annemle beraber yaşıyorum. Babamı 2009’da trafik kazasında kaybettim. 29 yaşındayım. Daha önce İskele’de oturuyordum. Burhaniye’de olmak benim için daha iyi oldu. Daha aktif bir şekilde hareket edebilmemi sağladı. Çocukluk dönemim bayağı bir sıkıntılı geçti. Doğru düzgün rahat hareket edemezdim. Şimdi artık rahat bir şekilde akülü araç yardımıyla da olsa dışarıya çıkabiliyorum. Rehabilitasyon sürecim devam ediyor. Çok ameliyat geçirdim. Ama şu an hareketlerim önceki zamana göre daha rahat. Elimden geldiği kadar aktif olmaya çalışıyorum. Bağlı olduğum bir dernek var. Türkiye Sakatlar Derneği Burhaniye Şubesi. Oradaki işlere yardımcı olmaya çalışıyorum. Sivil toplum kuruluşlarıyla ortak çalışmalar yapıyorum. Aktif olmayı seviyorum.

Baise Zeybek bugünlere nasıl geldi? Ailenizin durumunuzu kabullenişinde ve çocuklukta yaşadıklarınızı hatırladığınızda en çok aklınızda kalanlar nelerdir?

İlk başta engelli olduğumdan dolayı ailelerin kabul etmeyişi en büyük sorunumuz. Aynı evi paylaştığım büyüklerimin “Bu çocuk hiçbir şey yapamaz, okumasın” demeleri. Babamla doğru düzgün iletişim kuramamam, akrabalarımın beni olduğum gibi kabul etmemesi, yaşadığım en büyük zorluklardandı. Ben annemin fedakarlıklarıyla bugüne gelebildim. Okul sürecimi annemin sayesinde tamamladım. Bu kadar kendimi ifade edebilmem annemin büyük çabasıyla olmuştur. “Ben sana inanıyorum. Ben sana güveniyorum. Sen bir şeyleri başarabilirsin” demesi beni bu noktaya getirdi. Serebral Palsi’de en önemli şeylerden birisi erken teşhisin olması. Ve tedavinin bir an önce başlaması. Maalesef çocukluğumda, ailemin durumumu kabul etmemesinden dolayı tedavim geç başladı. 4 yaşındayken başlayan tedavi sürecim hep gelişigüzel yerlerde oldu. Isı tedavisi uygulanmış mesela. O yüzden kaslarımdaki spastise daha fazla artmış. Cerrahi operasyonlarda gelişigüzel yapıldığı için kaslarım daha fazla zarar görmüş. Doktor hatalarını toparlamayla öyle çok zaman harcadım ki. Yaşadığım büyük sıkıntılar da cabası. Keşke önceki zamanlarda şimdiki gibi bilinçli olunabilseydi. Annemin “Bu çocukta bir gariplik var. Yaşıtları gibi hareket edemiyor. Oturamıyor, dengesini kuramıyor” demesiyle ben bugünlere gelebildim. Annemin fedakarlıklarına tüm akrabalıklarım da destek verebilseydi daha fazla gelişme kaydedebilirdim. Çocukluğumda kardeşimin ve etrafımdaki diğer çocukların yaptığı hareketleri niye yapamadığımı sorguladığımı hatırlıyorum mesela. “Bunlar mı farklı? Yoksa ben mi farklıyım?” diyordum. Çocukluğumda doğru dürüst dışarı çıkmazdım. Evcilik takımlarım vardı. Bazen tek başıma bazen de mahalledeki arkadaşlarımla oynardım. Onlar da bana bu süreçte destek olmaya çalıştılar. Gün içinde evde yalnız olduğum zamanlarda her anımın resmini çekerdim. Unutmayayım diye.

Kardeşim olsun annem olsun benim yapamadığım her ne varsa benle birlikte oldular. İlkokul döneminde beden eğitimi derslerine annem de girerdi. Arkadaşlarımın yaptığı hareketleri annem bana yaptırmaya çalışırdı. Birlikte yapardık. Beden eğitim derslerinden muaf olmama rağmen bir şekilde annem beni katmaya çalışırdı. Arkadaşlarımla oynadığımız oyunlara da katardı annem beni. Saklambaç oynadığımız zamanlar annem beni kucaklar, arkadaşlarımdan kaçırırdı. Yakalamaya çalışırken ben de o heyecanı yaşardım.

Çocukluk dönemimin bir o kadar benden götürdüğü şeyler olsa da bir o kadar kattıkları oldu. Annem sayesinde kaybeden bir kişi olmadım. Hayata 1-0 yenik başlamış gibi hissetmiyorum kendimi. Daha iyisini düşündüm hep. Biliyorum bugünlerde geçecek. Bu durum bana Allah’tan geldi, vardır bir takdiri diyerek kendimi çok avuttuğum zamanlar oluyor. Yeri geliyor çok üzüldüğüm, ağladığım zamanlar oluyor. Neden istediklerimi gerçekleştiremiyorum diye sorguluyorum bazen. Sonra yürüyen insanları getiriyorum aklıma. Kendimi yürürken hayâl ediyorum. Ve diyorum ki onlar da zor hayatlar yaşayabiliyor. Başka sorunlarım da olabilirdi. O yüzden de “Bunda da vardır bir hayır” demek rahatlatıyor beni.

Şu anda fizyoterapi sürecim devam etse de yaşımın verdiği zorluklar oluyor. İlerlemelerim çok yavaş gerçekleşiyor. Zaman kaybediyorum maalesef.

Diğer yandan beni rahatsız eden başka bir konudan da bahsetmek istiyorum. Düğünlere gidemiyorum ben. İnsanlar oynadıkça, zıpladıkça sanki bana nispet yapıyorlarmış gibi geliyor. Gidip bir masaya oturup çiçekmiş, böcekmiş gibi hareket etmek de istemiyorum. Ben o eğlenceyi paylaşamıyorsam, orada rahat bir şekilde hareket edemiyorsam benim orada olmamın bir anlamı olmadığına inanıyorum. Ama bu durum çevrede pek anlaşılmıyor.


Hatırlarsanız panelimizde engellilerin yaşadığı sorunlardan bahsetmiştik. Katılımcılardan birçok fikir dile gelmiş sizse yüksek sesle “ulaşım” demiştiniz. Akülü sandalye kullanan biri olarak ulaşım dahil yaşadığınız sorunları bizlerle paylaşır mısınız?

Evet en çok ulaşım sorunu yaşıyoruz. İstediğimiz yere rahat bir şekilde gidip gelemiyoruz. Kendi adıma bir yere walkerle yürüdüğümde çabuk yoruluyorum. Sokaklarda değişiklikler olması için çoğu yere başvuru yapsak da bugün olacak yarın olacak diye sürekli olarak erteliyorlar. Yollar uygun değil. Kaldırımlar uygun değil. Ya da araçlar bize yol vermesi gerekirken biz bekliyoruz onların bize yol vermelerini. İnsanlar çok saygısız. İnsanlardan yardım istediğiniz zaman “Ya sen evinde otursana! Dışarıda ne işin var?” deyip tepki gösterenler oluyor. Yani bulunduğumuz yer küçük olsa da sesimizi duyurmak istiyoruz. Yaşadığımız zorlukları, sıkıntıları ortaya dökmek istiyoruz ama elimizden tutan kimse yok. Bize yardım eden kimse yok. Artık bir şekilde bir şeylerin değişmesini istiyorum. Yerinde sayılmasın. Talepte bulunduğumuz yerler, özellikle de herkese açık etkinliklerde “Biz sizin yanınızdayız.” diyorlar ama somut bir şey istediğimiz zaman “Bizim o kadar sıkıntımız var. Sizle mi uğraşacağız? Dışarı çıkamıyorsanız da evde oturun” deyip bir şekilde bizi itham altında tutuyorlar.

Öyle çok sorunumuz var ki... Bunlardan birisi de okul hayatımız. Ben liseyi açık öğretim lisesinden bitirmek zorunda kaldım. Çünkü normalde liseler bedensel engelliler için uygun değil. Benim liseye başlayacağım zamanlarda Burhaniye Lisesi’nde asansör yoktu. Ben de merdivenlerden inip çıkamadığım için ister istemez ve mecburen açık öğretim lisesine kayıt yaptırmak zorunda kaldım. Ama bu durum benim yıllarımı aldı. Çünkü normal bir öğretmenin anlattığı gibi bire bir eğitim olmuyor.

Akülü araç konusu da belli başına bir zorluk bence. Akülü araç temin edebilmek gerçekten çok zor. Hem pahalı hem devlet desteği çok fazla yok. Birçok sağlık sürecinden geçmeniz gerekiyor. Heyet raporu çıkarmanız gerekiyor. Hastanenin belirlediği günlerde heyet günlerine giriyorsunuz. Heyet günlerinde koordinasyon bozukluğunuz yoksa, yayaları ve taşıtları tehlikeye düşürmeyecek durumdaysanız size akülü araç veriyorlar. Bunun dışında fakirlik belgesi çıkarmanızı istiyorlar. Maddi durumunuz olmadığına dair makbuz götürmenizi istiyorlar. Bunlar ve daha birçok maddenin olduğu bir liste veriyorlar elinize. Bu süreci gerçekleştirebilmek çok zor gerçekten. Kabul ettirebilmek için bayağı uğraşmanız gerekiyor.

Ve şöyle de bir şey var ki biz araçlarımızı istediğimiz zaman istediğimiz yerlere bırakamıyoruz. Aküler gerçekten çok pahalı. Arabanın markasına ve modeline göre değişiyor bu durum tabi. İnanmayacaksınız ama araçlarımızın akülerini çalabiliyorlar. Hatta aksamlarını çıkarıp onları da satmak isteyenler olabiliyor. Lütfen hiç kimse araçlarımıza dokunmasın. Çünkü onlar bizim özgürlüğümüz. Bu araçlar sayesinde rahat hareket edebiliyoruz. Ve onları zaten zoru zoruna temin ediyoruz. Yine aynı şey koltuk değneklerimiz için de geçerli. Koltuk değneklerimizi, walkerlarımızı çalıp zarar verenler oluyor. Bence toplum olarak böylesi bir bilinçlenme durumu şart. İnsanların bu araçların bizim elimiz, kolumuz, ayağımız olduğunu anlamaları lazım. Normal insanlar nasıl ki ayakları olmadan yürüyemiyorsa, hareket etmek için onlara ihtiyaç duyuyorlarsa biz de bu araçlarla var oluyoruz. Lütfen bu konuda hassasiyet gösterilsin.


Şimdiye kadar anlattıklarınızdan engellerin kaldırılmasında çevrenin önemli bir payı olduğunu anlıyoruz. Bu konuda yaşadığınız bire bir olaylardan örnekler verebilir misiniz? Biz sizin Burhaniye için ilham veren bir kişiliğiniz olduğuna inanıyoruz. Bu yüzden paylaştığınız konularla farkındalık yaratılmasında destek olmayı çok isteriz.

Ortamlarda çok fazla rahat hareket edemediğimi veya insanların geçici olarak benim bu şekilde çalışmalarımı kendimi avutmak için yaptığımı düşünenler var. Derneğe gidiyorsun, sivil toplum örgütleriyle ortaklaşa çalışıyorsun niye bir iş konusunda bir şeyler yapmıyorsun diyenler de oluyor. Hatta niye bu yaptıklarını maddiyata çevirmiyorsun diyenler bile var. Ben de çalışmak istiyorum. Ben de toplum içine karışmak istiyorum. Ama ben her şeyden önce, beni her şeyimle kabul eden insanlarla bir arada olmak istiyorum. Mesela sizlerle bir vesile ile tanıştım. Çok da iyi oldu. Sizlerle beraber başka türlü çalışmalar yapabileceğimi de kendimde gördüm. Elimden geldiğince sizlere de yardımcı olmaya çalışacağım. Biz kendimizi daha rahat ifade edebildiğimiz, yadırganmadığımız yerlerde daha mutlu oluyoruz. Ama bizi masa başında sabahtan akşama kadar oturtarak çalışan olarak görmek istiyorlar. Halbuki biz aktif olmak istiyoruz. İnsanlara yardımcı olmak, engellilerin yaşadığı zorlukları bire bir insanlara anlatabilmek için dışarıda olmak istiyoruz. “Kimse bu konuyu konuşamıyor. Ama ben bu insanların sesi olacağım. Ben bu sorunları düzeltmeye çalışacağım.” demek istiyorum.

Bir de anlayamadığım bir konuyu paylaşmak istiyorum sizinle. Belirli sebeplerden dolayı okuldan ayrılmak isteyenler veya “Ben okumak istemiyorum” diyen kişilere çok kızıyorum ben. Bu tepkilerini anlayamıyorum. Keşke bizim elimizde imkanlar olsaydı da istediğimiz yerlere gelebilseydik. Ben liseyi daha yeni bitirebildim. Üniversiteye gitmeyi düşünüyorum. Ama orada neler yaşayacağım, orada nasıl zorluklar yaşayacağım kim bilir? Bulunduğum zemin benim için uygun olacak mı? Odalar uygun olacak mı?

O yüzden herkesin bulunduğu sağlık durumunun kıymetini bilmesini istiyorum. Çünkü bir şeyleri kaybettiğiniz zaman daha çok anlıyorsunuz kıymetini. Mesela bana diyorlar ki “Sen rahatsın. Çalışma zorunluluğun yok. Sadece tedavinden mesulsün. Daha ne istiyorsun? Bulunduğun durumdan niye şikâyet ediyorsun?” Ama kimse bilmiyor ki bizim geçirdiğimiz süreçler çok zor. Tedavi konusunda sıkıntı yaşıyoruz. Sağlık konusunda sıkıntı yaşıyoruz. Fizyoterapistler yeterli gelmiyor. Kendimizi aktif olarak ifade edebileceğimiz bir yer yok. Keşke burada da spor kompleksleri olsa, tekerlekli sandalye futbol-basketbol takımları olsa, masa tenisi grupları olsa… Ve biz de buralara gidebilsek. Ama bu tarz şeyler için maalesef büyük şehirlere gitmemiz gerekiyor. Şikâyetten ziyade bizlerin daha aktif olacağı alanlar istiyorum ben. Yapılamaz mı bunlar? Kimse durumundan şikâyet etmemeli bence. Bizim hayatımız kolay değil. Herkesin gözünde bizim hayatımız kolay gibi geliyor. “Ailen yanında. Sana yardım ediyorlar. Daha ne istiyorsun?” diyenlere söylemek istiyorum bunları. Ben Baise olarak 29 yaşında birisi olarak ailemle bir olmak, bağımlı yaşamak istemiyorum artık. Ama bunu anlatamıyorum maalesef.


Peki birazda gülümseten şeylerden bahsedelim. Baise Zeybek çok güleç biri. Hayatı tiye alan bir yapınız var. Sizi en çok neler mutlu eder? Öğrenirken en çok keyif aldığınız uğraşılarınız var mı?

Sinema ve tiyatro izlemek çok hoşuma gidiyor. Onlarla içe içe olmayı seviyorum. Kitap okumayı çok seviyorum. Sosyal medyayı aktif kullanmak hoşuma gidiyor. Çok fazla fotoğraf paylaşmasam da günceli oradan takip etmek iyi geliyor. Ayrıca kendimi geliştirmek için de kurslara gitmeye çalışıyorum.

Baise Zeybek hayal kurar mı? Eğer hayalleriniz varsa şimdiye kadar gerçekleşenler oldu mu? Nasıl başardınız?

Hayâllerimin çoğu gerçek oldu. Önceki zamanlarımda çok daha fazla başka insanlara bağımlıydım. Özellikle hareketlerim. Lavabo ihtiyacımı bile yardımsız gideremediğim zamanlar oluyordu. Rahat bir şekilde oturamıyordum. Dengem yoktu. Ellerimi rahat bir şekilde kullanamıyordum. Şu an bulunduğum durumda olmak benim için çok büyük bir hayâldi. Nereye gidersem ailemle gidiyordum. Annemin fedakarlığı çok başka. Bütün yaşadığım zorluklara, sıkıntılara rağmen ne olursa olsun “Ben bu çocuğu sıkıntıya düşürmeyeceğim. Hep birlikte başaracağız. Size de bunu göstereceğiz” inancıyla hareket etti hep. Benim şu ana kadar gerçekleştirdiğim her şey, geçmişte benim için çok uzak olan şeylerdi. Daha da ötesine gidebileceğimi düşünüyorum, daha fazla şeyi başarabileceğime inanıyorum. İnandığım için de ilerliyorum. “Ben engelliyim” diyerek kendi kabuğuma çekilseydim tedavi yönünden de bu kadar ilerleyemezdim ki. Kendi rahatsızlığımla ilgili bilgi sahibiyim. Engellilerin yaşadığı sorunlarla ilgili bilgi sahibiyim. Bunları bilmek bile başarıya giden yolları açıyor.

Bildiğimiz kadarıyla siz ve aileniz de ekonomik olarak tüm kadınların bağımsız olmasını savunuyorsunuz. Engelli bir kadın olarak iş hayatında yaşadığınız deneyimler nasıldı?

İş deneyimlerim sağlık sorunlarımdan ve tedavi süreçlerimden dolayı çok fazla olmadı. Sadece bir işte tecrübem oldu. Edremit’te özel bir sektörde çalışıyordum. Bulunduğum, çalıştığım mekân benim için pek uygun değildi. O yüzden bazı iyileştirmeler yapılmasını talep ettim. Gerekirse kendi maaşımdan kesinti yapılarak birkaç yerde değişiklik yapılmasını istedim. Lavabo ihtiyacımı daha rahat giderebilmek için tuvaletlerde küçük değişiklikler yapılması mesela. Yine masamın ve sandalyemin bana göre değiştirilmesi gibi. Sonrasında müfettişler iş yerime baskı yaptılar. Engelli birini çalıştırıyorsanız gerekli düzenlemeleri oluşturmanızı istiyoruz dediler. Ancak işverenim maddi anlamda harcama yapmak istemediğini dile getirdi. Beni istifa etmiş gibi göstererek bana imza attırdılar. Ve benim işime son verdiler. Bunu da bana yüzüme karşı söylemediler. Annemle konuşmuşlar. “Biz Baise’nin çalışmasından memnunuz ama ilerleyen süreçte zorluk, sıkıntı yaşamasını istemiyoruz. Ondan dolayı mesaisini tamamlasın. Akşam eve gittiğinde işten ayrıldığını siz Baise’ye söyleyin” demişler anneme. Ben de bu şekilde öğrendim. Bu benim için büyük bir deneyim oldu… Ne diyebilirim ki.

Şimdi sınavlara hazırlanıyorum. Memurluk olmak istiyorum.


Son olarak Engel Biziz aracılığıyla engelli dostlarımıza neler söylemek istersiniz?

Kendi kabuklarından çıksınlar her şeyden önce. Bir birey olduklarının farkına varsınlar. Her şeyi başaracaklarına inansınlar. Çünkü kendilerine inanırlarsa etrafındaki kişiler de onların bir şeyler başarabileceğine inanıyorlar. Ben yapamam, ben edemem demesinler. Hepimizin yapamadığı, ellerimizin bağlı olduğu çok şey var. Ancak birbirimize yardım edebiliriz. Her şey olur. Yeter ki istesinler, vazgeçmesinler. Dışarıya çıkmaktan korkmasınlar.

Dört yapraklı yoncalarımız sizlerin varlığıyla daha da büyüyor. Bize zaman ayırdığınız için çok teşekkür ederiz.

Ben çok teşekkür ederim.

About

About

About

About

About

About